Dünya, yine “aptal yerine” kondu.
Üzgünüm, ama başka bir açıklaması yok.
Adamın adı Trump.
Bir sabah kalkıyor, İran’a savaş açıyor.
Sonra öğleden sonra “iki haftalık mühlet” veriyor.
Sanki pazarlık yapıyor.
Sanki nükleer tesis bombalamak, taksitli telefon almak gibi bir şey.
Daha dün, İsrail Başbakanı’yla kamera karşısında kaş çatıyor.
“Problemimiz var” edası...
“Netanyahu çok ileri gidiyor” diyordu.
Oysa Pentagon’un arka kapısında çoktan anlaşmışlar.
İsrail bombalıyor, ABD yönetiyor.
Ve bütün dünya, elleri ceplerinde, olan biteni seyrediyor.
Trump denen bu adam, sabah kalkınca kime yalan söyleyeceğine karar veriyor.
Kahveyle birlikte “aldatmaca politikası” içiyor.
Bugün İran’la düşman, yarın kucak kucağa.
Bugün demokrasi havarisi, yarın savaş baronu.
Yalanı öylesine sıradan söylüyor ki, artık kimse yadırgamıyor.
Ama mesele şu:
Bu sadece Amerika'nın meselesi değil.
Bu sadece İran’ın meselesi değil.
Bu, insanlığın meselesi.
Dünya bir Trump’ın elinde oyuncak oldu.
Adam kafasına göre “süre veriyor”, “teslim olun” diyor.
Tesis bombalıyor.
Diplomasi değil, kibir konuşuyor.
Ve hâlâ bazıları çıkıp “stratejik ortaklık” diyor.
Hâlâ “Trump ne derse o” diyen diplomatlar var bu gezegende.
Yani...
Dünya, deliye teslim edilmiş.
Ama çoğu hâlâ farkında değil.
Bakın dostlar...
Trump’a güvenmek, denize benzin döküp üstüne sigara atmak gibidir.
Yanarsınız.
Yakar sizi.
Ve sonra da hiç utanmadan çıkar, “niye bağırıyorsunuz?” der.
O yüzden diyorum ki:
Dünya için gerçek tehdit İran falan değil.
Gerçek tehdit Trump gibi aklı havada liderlerin yalanlarıdır.
Gerçek tehdit kibirli sarı saçlıların “Tanrı kompleksi”dir.
Ve evet...
Bizi aptal sanıyorlar.
Yemiyoruz artık.