Önceki dönem milletvekillerinden gazeteci ve yazar İbrahim Aydemir, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasında derinleşen stratejik işbirliğini “bir medeniyet dayanışması, bir kardeşlik seferberliği ve küresel barışa çağrı” olarak niteledi. Aydemir, bu üç ülke arasındaki birlikteliğin sadece askeri bir ittifak olmadığını, aynı zamanda ekonomik, jeopolitik ve kültürel olarak da insanlık için umut verici bir cephe oluşturduğunu vurguladı.
ÜÇLÜ BİRLİKTELİK BÖLGESEL BARIŞIN ANAHTARIDIR
İbrahim Aydemir, AA Analiz’de yayımlanan “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan: Coğrafyaları aşan güvenlik ittifakı” başlıklı değerlendirme yazısını referans göstererek, bu işbirliğinin bölgede kalıcı barışı inşa edebilecek ender inisiyatiflerden biri olduğunu dile getirdi. Aydemir, “Bir yanda Karabağ zaferiyle ortaya çıkan dayanışma ruhu, diğer yanda Keşmir’de Pakistan’a verilen güçlü destek ve Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen bağımsız ve kuşatıcı dış politikası, bu üçlüyü bir kardeşlik mimarisine dönüştürmüştür” dedi.
ENERJİ, SAVUNMA VE DİPLOMASİDE ORTAK VİZYON
Türkiye’nin Azerbaycan ve Pakistan ile savunma sanayiinde attığı adımları “geleceğe güven” olarak değerlendiren Aydemir, MİLGEM kapsamında Pakistan’a verilen Babür sınıfı korvetlerin dostluk ve teknoloji paylaşımının en somut örneği olduğunu kaydetti. Ayrıca TANAP, Güney Gaz Koridoru ve Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru gibi jeoekonomik hatların, bu ittifakı küresel enerji dengelerinde söz sahibi yapacağını belirtti.
AVRASYA VİZYONU TÜRKİYE’Yİ ANAHTAR ÜLKE KILIYOR
İbrahim Aydemir, Türkiye’nin coğrafi ve siyasi konumunun Batı ile Doğu arasında köprü olma misyonunu pekiştirdiğini, aynı zamanda yeni Avrasya vizyonunda kilit bir aktör haline geldiğini söyledi. “Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan’ın yürüttüğü diplomatik mekik, bu üçlü stratejik ittifakın sadece barışa değil, adalete dayalı yeni bir dünya düzenine katkı sunma potansiyelini taşıdığını göstermektedir” ifadelerini kullandı.
AYDEMİR’DEN ‘ÜÇ KARDEŞ’ VURGUSU
Aydemir açıklamasının sonunda, “Bu birlikteliği sadece bir protokol olarak değil, bir şuur ve dava bilinci olarak görmeliyiz. Üç kardeşin omuz omuza yürüdüğü bu yol, Türk-İslam dünyasının yeniden şahlanışı ve gönül coğrafyamızın selameti adına tarihi bir adımdır” dedi.